Veterinerlik Fakültesi hakkinda Orta Çağda Bilim Göçü ile ilgili bilgiler
Tarih çağları, geçmişten bugüne uygarlıklar arası etkileşimin farklı örneklerine sahne olmuştur. ilk uygarlıklardan itibaren yaşanmaya başlayan bilim göçünün kimi etkileri bugüne kadar ulaşabilmiştir. Araştırmada, Orta Çağda uygarlıklar arası bilim göçününVeterinerlik Fakültesi Anatomi, Histoloji, Embriyoloji, Fizyoloji, Biyokimya, Mikrobiyoloji, Parazitoloji, Patoloji, Farmakoloji ve Toksikoloji, İç Hastalıklar, Cerrahi, Doğum ve Jinekoloji, Veteriner Hekimliği, Hastalıklar ve Klinikler Bilimler , Zootekni ve Hayvan Besleme, Döllenme ve Suni Tohumlama, Besin Hijyeni ve Teknolojisi dersleri, Zootekni, Hayvan Besleme ve Besleme Hastalıkları dersleri okutulur |

![]() |
| LinkBack | Seçenekler | Stil |
#1
| ||||
| ||||
![]() Tarih çağları, geçmişten bugüne uygarlıklar arası etkileşimin farklı örneklerine sahne olmuştur. ilk uygarlıklardan itibaren yaşanmaya başlayan bilim göçünün kimi etkileri bugüne kadar ulaşabilmiştir. Araştırmada, Orta Çağda uygarlıklar arası bilim göçünün nedenleri incelenmiştir. Science Migration.jpg It is possible to see different samples of interaction between civilizations from past to present in historic ages. Some effects of science migration which was started since the first civilizations have reached to the present. In this research, causes of science migration between civilizations in Middle Age were investigated. Bilimin, çağlar boyunca uzun ve zorlu gelişim sürecinde geçirdiği aşamalar beş kısımda incelenebilir; (6, 22) 1) Eski Mezopotamya, Mısır, Hint ve Çin Uygarlıklarına rastlayan ampirik (görgüsel) bilgi toplama aşaması 2) Eski Yunan ve Roma Uygarlıklarının doğayı anlamaya yönelik akılcı sistemlerinin ortaya çıktığı aşama 3) Ortaçağ Yunan felsefesi ile Katolik ve feodal Avrupa'nın, dinsel dogmaları bağdaştırma çabası karşısında, islâm dünyasındaki bilimsel çalışmaların parlak başarılarını kapsayan aşama 4) Rönesans sonrası gelişmelerin yer aldığı modern bilim aşaması 5) Reform ve Fransız Devrimi'nden günümüze kadar gelen aşama. "ilk Çağda Bilim Göçü" adlı çalışmada (13) Mısır, Mezopotamya, Çin, Hint, Yunan ve kıs¬men Roma uygarlıklarında bilim göçünün nedenleri ve uygarlıkları ne yönde etkilediği ortaya konulmuştur. Bu çalışma, bilimin gelişim sürecinde geçirdiği üçüncü aşamadan başlayarak, Orta Çağda uygarlıklar arası etkileşimin ve bilim göçünün hangi temelde gerçekleştiğine ışık tutmak, bilginlerin tarihte maruz kaldıkları baskılar nedeniyle nasıl bir korunma mekanizması geliştirdiği ve bu çabaların uygarlıkları ne yönde etkilediğinin ortaya çıkması amacıyla yapılmıştır. Kaynak Halis YERLİ KAYA1 Rahşan ÖZEN2 1 Doç. Dr., Fırat Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Veteriner Hekimliği Tarihi ve Deontoloji Ana Bilim Dalı, Elazığ. 2 Yard. Doç. Dr., Erciyes Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Veteriner Hekimli¤i Tarihi ve Deontoloji Ana Bilim Dalı, Kayseri.
__________________ |
#2
| ||||
| ||||
![]() Orta Çağ Hıristiyan Dünyasında Bilim Ortadoğu'da ortaya çıkan ve kısa süre içinde yerel dinler için büyük tehlike oluşturan Hıristiyanlık, Roma imparatorluğunun birlik ve bütünlüğünü bozmuş (21); Hıristiyanlığın güçlenmesi ve imparatorluğun çökme sürecine girmesi ile yöneticiler, devleti kurtarmak için Hıristiyanlarla anlaşmak zorunda kalmışlardır. Hıristiyanlık, M.S. 313 yılında Roma imparatorluğunun resmi dini olarak kabul edilmiş ve M.S. 326'da Bizans imparatorluğunun başkenti olmuştur (17). Roma imparatorluğunun M.S. 395 yılında ikiye ayrılmasından sonra Doğu Roma için hükümet merkezi olarak Bizans seçilmiş ve daha sonra bu devlet Bizans imparatorluğu olarak anılmıştır. Batı Roma imparatorluğu ise bu ayrılıştan sonra M.Ö.476 yılında çökmüş ve tarih sahnesinden silinmiştir (7, 8). Hıristiyanlık, Bizans'ta resmen tanınır tanınmaz, akidelerin daha büyük bir kesinlikle tayin edilmesine ihtiyaç duyulmuş ve bu durum sonu gelmeyen çatışmalara yol açmıştır. isa'nın doğasına ilişkin bu tartışmalar zaman içinde daha da gelişerek, birbirine karşıt düşüncelerin doğmasına neden olmuştur. Bizans imparatoru Konstantin tarafından M.S. 325'de iznik'te toplanan 1'inci Konsülde Ariusçuluk reddedilmiş; 381'de istanbul'da toplanan 2'nci Konsülle de imparatorluk topraklarını terk etmek zorunda bırakılmuşlardır. Ariusçuluğun ardından, Nastori küfrü, 431 yılında Efes'te toplanan 3'üncü Konsülde reddedilmiş ve 451 Kadıköy Konsülünde hem Nastorianlar hem de Eutychianlar aforoz edil-mistir. Ariusçular, Batıya doğru sürülmüşler; Eutychianlar Suriye ve Mısır'da toplanmışlar; Nastorianlar ise Doğuya doğru göç ederek Asya kıtasına yayılmışlardır (14, 17). Nastorianlarda bazıları Edessa'da (bugünkü Urfa) yerleşmişler ve burada bulunan tıp okulunu tekrar canlandırmışlardır. Burada, çok sayıda felsefi ve bilimsel kaynak Süryaniceye aktarılmış; bu kaynakların ise daha sonra Arapçaya çevrilmesiyle "bilimsel yol" olarak adlandırılan, iskenderiye'den Bağdat'a giden yol Urfa'dan geçmiştir. Urfa Okulunun M.S. 489'da imparator Zenon tarafından kapatılması ile buradaki bilginler, Nisibis'e (Nusaybin) giderek yeni bir okul açmışlardır. Atina'daki Akademi'nin de, dine karşı direnme hareketlerinin merkezi olduğunun düşünülmesi nedeniyle imparator Justinian tarafından M.S. 529'da kapatılması, Batı dünyasına en büyük darbeyi indirirken; burada görev yapan bilginlerin Süryanilerin himayesine girmesiyle, Yunan bilim ve kültürünün Asya içlerine kadar yayılması için uygun zemin oluşmuştur. Yunan biliminin ve felsefesinin son ışığı olan Akademinin kapatılması ile 4'üncü yüzyılda başlayan gerileme, 6'ncı yüzyılda durma noktasına gelmiştir (1, 4, 14, 17). Sarton (14) bu dönemleri "karanlık çağın en karanlık devresi" olarak tanımlamaktadır. Dönemin iran Kralı I. Hüsrev, bütün bu bilginleri iran'a kabul etmiş ve bu sayede çağın en büyük bilginlerini, dönemin bilim merkezi haline gelen Cundişapur'da kurulan yeni üniversiteye taşımıştır. Batı'da ve daha çok Bizans'ta ihmale uğrayan bilim, böylece Yakın Doğu'da kendine bir mesken bulmuştur (1, 14 ). Bu dönemde yapılan çevirilerle, Yunan uygarlığının, islâm dünyasında yayılmasına yardımcı olan bilginler, bilim meşalesini Hıristiyan dünyasından, islâm dünyasına devredilmesine yardımcı olmuşlardır (21).
__________________ |
#3
| ||||
| ||||
![]() Orta Çağ İslam Dünyasında Bilim islâm dininin ortaya çıkışıyla bilim tarihinin en parlak dönemlerinden biri başlamıştır (22). Bu sırada, Arap Yarımadasında gelişmiş bir bilimsel faaliyetle karşılaşılmadığı halde, komşu ülkelerde Doğu'da Hindistan, Batı'da iskenderiye, Bizans ve Suriye'de gelişmiş bir bilimsel faaliyet vardı (21). islâmiyet'in doğuşu ve yayılışı Tekeli'ye (20) göre, 7'nci yüzyılın en önemli olayı kabul edilmektedir. Bu dönemde Müslümanların Arabistan yarımadası dışına çıkmaları ve Suriye, Mısır ve iran'ı ele geçirmeleri ile Antik kültürü en canlı biçimde saklayan merkezlere sahip olmuşlardır (14). islâm dünyası, ilk olarak Hint kültüründen etkilenip yararlanmıştır. Yapılan ilk çevirilerden biri, "Kelile ve Dimne" adlı eserdir. Erken tarihli diğer bir çeviri ise, Brahmagupta'nın "Siddhanta" adlı eseridir (5, 20 ). Çeviri faaliyetlerine en büyük katkıları 5'inci yüzyıldan başlayarak özellikle 6'ncı ve 7'nci yüzyıllarda matematik ve tıp konularındaki Yunan kaynaklarını önce Süryaniceye sonra da Arapçaya çeviren Nastori papazları yapmıştır (2, 14). Nastori papazlarının hepsi, Yunanca, Süryanice, Arapça (Müslüman fethinden sonra), bazıları da bunlara ek olarak Farsça bilmekteydiler (14). islâm dünyasında, bilimsel faaliyetlerin gelişmesinde, devrin devlet adamlarının ve halifelerinin de önemli etkisi olmuştur. Halife Muaviye'nin oğlu Halid ibn Yezid, Mısır'da bilim adamlarını Yunanca eserleri Arapçaya çevrilme¬si için teşvik etmiştir (14). islâm dünyasında, 7'nci yüzyılın ikinci yarısında ve 8'inci yüzyılın birinci yarısında bilimsel çalışmalar hız kazanmıştır. Nastoryan papazı Bahtiyaşu tarafından ilk tıp çevirisi bu dönemde yapılmıştır (4, 12, 14). Bu dönemde gerçekleşen önemli olaylardan biri geleneksel Ebced Rakamları yerine -sıfır için bir rakam bulunup eklenmesi suretiyle- Hintlilerden öğrenilen Hint Rakamlarının kullanılmaya başlanmasıdır (5, 9). Geliştirilen bu sayı sisteminin Avrupa'ya geçmesinde El Harezmî'nin cebir üzerine yazdığı önemli eser başlıca rolü oynamıştır (5, 14). Mezopotamya biliminin, Ortaçağ islâm Dünyası bilimini hissedilir derece etkilediği görülmektedir. Harezmî'nin matematik bilgisi, büyük ölçüde Mezopotamya matematiğinin devamını oluşturmuş, islam Dünyasında yaygın olarak kullanılan ay yılına dayanan dini takvim, Mezopotamya takviminin devamı olarak kabul edilmiştir (18). ibn-i Sina'nın "Kanun" olarak bilinen eseri islâm kültürünün en önemli kitaplarından biridir. islâm dünyasında olduğu kadar Batı dünyasında da geniş etki yapmıştır. Latinceye çevirisi uzun süre birçok Batı üniversitesinde ders kitabı olarak okutulmuştur (5, 14). ispanya'nın fethi 710'da başlamış; ancak bağımsız bir krallık kurulması 756'da gerçekleşmiştir. Bilimsel etkinlik Cordoba, Toledo, Seville ve Granada kentlerinde yoğunlaşmıştır. Dönemin halifelerinin teşvik ve destekleriyle bir medrese (akademi) ve bir kütüphane kurulmuştur. Arapça kitapların Latinceye çevrilmesiyle, bu kitaplarda toplanmış bilgi ve düşüncelerin Avrupa'yı etkileme olanağı doğmuştur. Onikinci yüzyıldan başlayarak Avrupa'da bilim ve felsefeye karşı ilginin uyanmasında Arapçadan Latinceye yapılan çeviriler yanında islâm bilginlerinin çalışmaları ve birçok Yunan klasiği önemli rol oynamıştır. ispanya'daki bilimsel etkinlikler sadece çevirilerle sınırlı kalmamış; islâm dünyasında kimya bilimi ve hekimliğin gelişmesi yönünde elde edilen değerli bilgiler de ispanya yoluyla Avrupa'ya taşınmıştır (9, 22). Müslümanlar tarafından Avrupa'ya taşınan bir diğer teknik de kâğıt yapımı olmuştur. Çin'den Müslümanlar tarafından getirilen, kâğıt yapma tekniği, 1150 yılında Müslüman ispanya'da iyice yerleşmiştir (11). Sicilya da 8'inci yüzyılda ele geçirilmiş ve zamanla politik yönden olduğu kadar, kültürel yönden de önemli bir merkez olmuştur. Normanların 1060'da fethiyle birlikte Müslümanların sayısında azalmış, ancak Sicilya uzun süre Arapça, Yunanca, Latince ve ibrani dilini konuşanların yaşadığı bir yer olmakta devam etmiştir. Normanlar, saltanatları süresince islâm medeniyetine sahip çıkmışlar, yararlanmaya çalışmışlar, Müslüman bilginleri çalışmaya teşvik etmişlerdir (20). Salerno Tıp Okulunu bu dönemde atılan temeller üzerine kurulmuş ve Batı tıbbını uzun süre etkilemiştir (9, 20). Bilimsel çalışmaların 9'uncu yüzyılda, Abbasi hanedanı döneminde Müslüman ve Hıristiyan bilginler yanında, Yahudi veya diğer dinlerden olan bilginlerin çalışmalarının Memun, Mutasım ve Mütevekkil tarafından desteklendiği görülmektedir (5, 9, 10, 12, 14). Bağdat'ta Halife Memun tarafından kurulmuş olan Çeviri Okulunda da Galen ve Hipokrat'ın eserlerinin büyük bölü¬mü Huneyn ibn ishak tarafından Süryanice ve Arapçaya çevrilmiştir (5, 11, 14). Huneyn'e atfedilen Arapça tercümeler arasında Eski Yunan hekim ve veteriner hekimlerinin de eserleri bulunmaktadır (7, 19) islâm dünyasında bilimsel aktivite, 9'uncu yüzyılda, daha önceleri Yunan, Hint ve iran biliminin bulunduğu düzeyin üzerine ulaştırılmıştır. Bu yüzyıl, islâm Uygarlığı Çağında özgün eserlerin verilmeye başladığı hareketli bir yüzyıldır (14). Hintlilerin aritmetik, cebir ve trigonometri alanlarındaki çalışmaları daha sonraları Araplar tarafından Sanskritçe'den Arapça'ya çevrilmiş ve bu çalışmalar islâm Dünyası'nın yaşadığı bilimsel uyanışta etkili olmuştur. Onikinci yüzyıldan itibaren Arapça'dan Latince'ye yapılan çevirilerle de Hıristiyan Dünyası bu bilgilerle tanışmıştır(21). islâm kültüründeki üstünlük 10'uncu ve 11'inci yüzyılda da sürmüştür. Ancak, 12'nci yüzyılın başlarında, bilimsel çalışmalardaki yoğunluğun azalmaya başladığı görülmektedir (15). islâm bilim adamları tarafından yazılan eserlerin büyük bir kısmı 12, 13, 14'üncü yüzyıllarda ibranice, ispanyolca, Katalanca, Portekizce ve Latinceye çevrilmiştir (4, 15). Dinçer ve ark.'a (3) göre, bu yüzyıllarda Arapçadan Batı dillerine aktarılan eser sayısı 64'tür. Erk'e (7) göre, islâm dünyasında 13'üncü yüzyılda bilimsel faaliyet devam etmekle beraber, Batı dünyasındaki uyanışın hızlanmış olduğu görülür. islâm dünyasındaki bilimsel faaliyet Sarton'a (16) göre 14'üncü yüzyılın sonlarında, bilim meşalesinin dünyanın başka yerlerinde, başka insanların ellerine geçmesiyle sona ermiştir.
__________________ |
#4
| ||||
| ||||
![]() Sonuç insanlık tarihine olumsuzluklar getirdiği bili¬nen savaşlar aracılığıyla farklı kültürlerin bilgi birikimlerinin, savaş alanlarında tanıştıkları teknik buluşların, uygarlıkları etkiledikleri gerçeği yadsınamaz. Tarihte birçok kez tanık olunan bu durumun en güzel örneğini, düşünsel zenginlik açısından Yunan felsefesinden etkilenerek yüksek bir uygarlık geliştiren Müslümanların kullandığı bilimsel bilgi ve teknik buluşların, Haçlı seferleri sırasında Avrupa'ya taşınmasıyla Hıristiyan dünyasında yeni ufuklar açması vermektedir. Orta Çağda bilim göçü, diğer toplumlara ait bilimsel eserlerin, çeviriler yoluyla alıcı konumundaki toplumlara aktarılmasıyla büyük hız kazanmıştır. Bu açıdan, alıcı kültürlerde bilimlerin gelişmesi ve kök salması olanağı, yapılan çevirilerin sayısı ve niteliğiyle koşutluk göstermektedir. Ortaçağ'da parlak bir uygarlık geliştiren islâm toplumlarının bilimsel uyanışlarını gerçekleştirmelerinde, Yunanca'dan Müslümanların ortak dili olan Arapça'ya çevirdikleri eserlerin büyük rolü olmuştur. Ayrıca Yunan astronomisinden önce gelişmiş bir yapı gösteren Hint astronomisinin de Sanskritçe asıllarından Arapça'ya çevrilmesi islam biliminin gelişmesinde etkili olmuştur. Son olarak bilim göçü olarak tanımlanan kavram, bilimsel düşünce sisteminin ve bilginlerin bulundukları toplumlarda çeşitli dinsel, siyasal ve ahlaki baskılar nedeniyle daha özgür ve bilime duydukları saygı çerçevesinde daha geniş olanaklar sunan kültürlere göç ederek, bu toplumların kalkınmasında ve uygarlık sahnesinde yer almasında olumlu etkide bulunmalarıyla kendini göstermiştir. Tarihte pek çok örneği bulunan bu olayın başlıca örneklerini, dinsel yorum ayrılıkları nedeniyle yurtlarından sürülen Nastoriler ve Monofizitler vermiştir. Bu iki farklı dinsel yoruma mensup din ve bilim adamlarının gittikleri yeni bölgelerde sağladıkları bilimsel açılımlarla özgür düşünce temelinde gerçekleştirdikleri bilimsel anlayış zaman içinde tekrar doğdukları topraklara dönerek dünya bilimine hizmet etmiştir. Sonuç olarak; Orta Çağda uygarlıklar arasında yaşanan bilim ve beyin göçünün daha sonra Avrupa'nın yaşayacağı Rönesans'ı çeşitli yönleriyle etkilediği bir gerçektir ve bilim bu çağda da önüne çıkan zorlukları geliştirdiği korunma mekanizmalarıyla aşmasını bilmiştir. Kaynak Halis YERLİ KAYA1 Rahşan ÖZEN2 1 Doç. Dr., Fırat Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Veteriner Hekimliği Tarihi ve Deontoloji Ana Bilim Dalı, Elazığ. 2 Yard. Doç. Dr., Erciyes Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Veteriner Hekimli¤i Tarihi ve Deontoloji Ana Bilim Dalı, Kayseri.
__________________ |
![]() |
Tags |
bilim, çağda, göçü, orta |
« önceki Konu
|
sonraki Konu »
Seçenekler | |
Stil | |
| |
Bütün zaman ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu anki saat: 14:33 .